Balat Turu
Sonunda uzun zamandır planladığımız Balat turumuzu yapacak vakti ayarladık. Gün içerisinde bol bol tadım yapacağımızdan sabah hafif bir kahvaltıyla geçiştirdim. Her zaman olduğu gibi gitmeden önce internetten kısa bir araştırma yaptım. Bu tarz popüler semtlerin genellikle mutlaka gidilmesi gereken kafeleri restaurantları yazılmış oluyor. Ben mekanlar için tuttuğum defterime önüme çıkan mekanları not ederim. Böyle bir geziye çıkacağım zaman hemen karıştırıp yerleri hatırlarım. Mekana gittiğimde önce şöyle uzaktan bir incelerim. Eğer gözüme ve gönlüme hitap ettiğini hissedersem içeri girmeyi tercih ederim. Son zamanlarda bir anda ünlenen “Balat” içinde aynısı yaptım. Notlarımı çıkardım ve yola çıktım.
Elif’le arabayla gitmeyi tercih ettik ama şehir hatları vapuru ile direk Balat iskelesinde inerek gezmeye başlayabilirsiniz. Biz arabayı “Okyanus Balat Otopark” a park ettik. Gezmeyi planladığımız yerlerin merkezi olarak navigasyonda orayı gözüme kestirmiştim. Doğru da bir tercih yapmışım. Arabayı park ettikten sonra “Vodina Caddesi”ne doğru yürümeye başladık.
Balat Köy Kahvesi- Balat Residence
Yürürken burnumuza taze yanan odun kokuları geldi. Az ileride odun ateşinin üzerine duran koca bir semaverle karşılaştık. İki çay sevdalısı biz hemen birer çay içmeye durduk. Çayımızı koyan Rasim beyle hemen sohbete başladık. Rasim bey ve kardeşleri babadan hatta dededen kalma eski evlerinin altını kafeye üstünü de 10 odalı butik bir otele çevirmişler. Aslen Karadeniz’li olan bu aile çayını halen Karadeniz’in dağlarından toplatıp getiriyormuş. Çay güzel olunca sohbette de bir o kadar keyifli devam etti. Balat’ın esnafından oranın en güzel yerlerini öğrenip hemen listemize ekledik. Balat’a yolunuz düşerse mutlaka uğrayıp bir çayını için.
Fındık Kabuğu
Rasim beyin tavsiyesi üzerine hemen az ileride “Fındık kabuğu” esnaf lokantasına bir göz atalım dedik. Hızlıca bir kurufasülye pilav ve piyaz söyledik. Lezzetliydi. Ekşi mayalı ekmeği ise alışılmışın dışında esnaf lokantalarında bulunmayan bir detay olduğu için hoşuma gitti.
Kısa bir yemek tadımından sonra sokakların içinde yürümeye devam ettik. Sokaklarda irili ufaklı bir sürü yeni akıma uygun kafe açılmış. Bir çok kesime hitap eden herkesin kendi tarzına uygun bir yer bulmasını kolaylaştıran bir alternatif olmuş. Her mekanda duramayacağımız için bir kısmını sadece önünden geçip listeme ekledim. Listemi en aşağıda bulabilirsiniz.
Cafe Obscura- İstanbul Kamera Müzesi
Sokakların arasında yürürken çok enteresan bir mekan gözüme çarptı. Cafe Obscura. Alt katı kafe üst katları ise “İstanbul Kamera Müzesi” olan bir mekan. Hemen merakımdan cam asansörüne binip en üst kata çıktım. Bir de ne göreyim müthiş bir Haliç manzarası. En alt kattaki kafeden en üst katta ki terasa ister çay kahve ister de yiyecek siparişinizi verip bu harika manzara eşliğinde keyif yapabiliyorsunuz. Ara katlar ise kamera ve ekipmanlarının olduğu bir müzeye dönüştürülmüş. Eğer kameralara ve çekimlere ilgiliniz varsa mutlaka uğrayın.
Prımı- locanda della pasta
Cafe Obscura’nın bulunduğu sokağın az ilerisinde “Prımı” isimli bir mekan karşımıza çıktı. Dekoru havası tarzı çok bütünlenmiş gözüküyordu. Daha da iyi anlamak için içeriye girdik. Ben tabii dayanamayıp hemen tatlı dolabının karşısına geçip bakınmaya başladım. Belli ki tatlılar orada taze taze yapılıyordu. Normalde çikolatalı brownie gördüm mü hiç dayanamam ama bu sefer dayanamayan Elif oldu. Bense daha hafif bir tatlı yemek istiyordum. Gözüme frambuazlı muhallebi takılıvermişti. Elif’i de ikna edip muhallebi söyledik. Ben dönüp dönüp tatlılara bakarken tatlı dolabının yanında gözüme antika bir mutlak aleti çarptı. Eski tip bir un eleği gibi bir aletti. O aletin ne olduğunu ve ne amaçla kullanıldığını sorduğumda hikayesinin çok uzun olduğunu söylediler. Bende keyifle dinlemek istediğimi dile getirdim. Tezgahın arkasında duran beyefendi o aletin çok uzun bir yolculuktan sonra buraya geldiğini anlattı. Yanlış hatırlamıyorsam Portekiz’den İtalya’ya ordan da İstanbul’a gelmiş. Mekanda bir çok ürünün alet edevadın da bu şekilde dünyanın bir çok farklı yerinden geldiğini anlattı beyefendi. Doğrusu çok ilgimi çekmişti ama mekan hayli dolu olduğu için çok fazla sorularımla tutamadım beyefendiyi. Tatlıya gelirsek frambuazlı muhallebi baya güzeldi. Çok taze ve hafifti. Elif’le bir akşam gelip burayı denemeye karar verdik ve yolumuza kaldığımız yerden devam ettik.
Perispri Kafe
İnternette gördüğüm bir mekanı aramaya koyuldum. İsmi Perispri kafe. Takip eden caddenin sonunda buldum. Kapıdan içeri girdik ve başka bir yüzyıla ışınlandık sanki. Alt katından giriş yaptığımız için girişte bulunan küçük sergiyi ilgiyle gezdik önce. Sonra loft üst katına çıktık. Mekan eski bir yalı gibi dizayn edilmiş. Her yerde şık antikalar, masalar örtüler tabaklar hepsi bir bütünün parçası olarak yerlerini almışlar. Çok hoş müzikler çalan akşamları rezervasyonla kabul eden bir mekan burası. Gündüz gittiğimiz için yer bulabildik. Bir de ufak balkonu var. Biz orada oturup muhteşem Haliç manzarası karşısında birer çay içtik. Bir akşam da burada yemek yiyelim diyerek ayrıldık.
Sveti Stefan Bulgar Kilisesi
Saat akşamüstü 15:40 civarlarına geliyordu. Dünyaca ünlü Bulgar kilisesi Sveti Stefan’ı kapanmadan görmek için hızlı adımlarla diğer tarafa doğru yürümeye başladık. Rasim beyin anlattığına göre burası bir Bulgar kiliseymiş ve Bulgaristan’da bile yokmuş. Hakikaten vardığımızda büyülendik. Hem bu kadar mütevazi hem de bu kadar görkemli nasıl olabiliyor diye düşündüm. Dışarıdan çok büyük bir kilise değil ama için oya gibi ince ince işlenmiş. Eğer bizim gibi kilise gezmeyi seviyorsanız mutlaka uğramanızı tavisye ederim.
Balat Merkez Şekercisi
Çıfıt çarşısına doğru yürürken ara bir sokağa daldık. 1879 senesinden beri ayakta olan bir şekerci dükkanıyla karşılaştık. “Balat Merkez Şekerci” yazan tabeladan meraklı gözlerle içeriye girdik. Aile büyüklerinden kalan bu işletme ailenin yeni yetişen kuşakları tarafından geleneklerine bağlı bir şekilde işletmeye devam ediliyormuş. İçeride cam kavanozlar içinde çeşit çeşit akide şekerleri var. İçeride ki bey hemen size bir tane ikram ediyor. Ağzınıza attığınız anda bütün kavanozlardan almak istiyorsunuz. Belli ki halen eski usul üretiliyor. Gerçek pancar şekerinden yapılıyor. Dükkanın üst katında eskiden üretim yapılıyormuş merakımızdan çıkıp baktık. Koca koca mermer tezgahlar şeker asma çivileri hala duvarda duruyor. Üretimlerini Sarıyer’e taşımışlar ama kışın üst katta sobada kestane yapıyorlarmış. Notlarımıza kaydettik. Tam kapıdan çıkıyorduk ki, az ileride bir de çikolata dükkanımız var dedi tezgahta ki bey. Ee biz de tabi hemen çikolata dükkanına doğru rotamızı oluşturduk.
Ma Vera Çikolatacı
Son derece modern dizayn edilmiş bir çikolatacı dükkanından girdik içeri. İçeride gencecik bir oğlan gülümseyerek “Hoşgeldiniz” dedi. Dolaplarda hem blok çikolatalar hem de özel içi dolgulu çikolatalar öylece serpilmiş duruyorlardı. Hemen bir tadım yaptık. Çok lezzetliydi. Siparişlerimizi verdiğimiz sırada sohbet etmeye başladık. “Balat Merkez Şekercisi”, “Ma Vera Çikolatacısı ve “Sevda Gazozcusu” aynı ailenin ortaklarınınmış. Aynı cadde üzerinde birbirlerine hem komşuluk ediyorlar hem de destek oluyorlarmış. Çok keyifli bir hikayeleri var. Salı günleri “Sevda Gazozcusu” kapalı olduğu için maalesef onu göremedik. Çikolatalarımı alıp yolumuza devam ettik.
Balat Turşucusu
Arabaya doğtru yürürken “Balat Turşucusu”nu gördüm. Böyle yerel turşucuları çok severim. Her birinin ayrı bir sırrı ayrı bir lezzeti oluyor. İçeride erikten çağlaya kadar her şeyin turşusu vardı. Hemen kendimize keyfimizce birer paket turşu yaptırdık. Hafif acılı suyunu da ihmal etmedik. Ee oraya kadar gitmişken birer acur turşusu da yedik. Artık dönüş yoluna hazırdık.
Balat bir günde gezilecek kadar kısa bir yer değil. Her dükkanda her adım attığınız yerde çok güzel gizli kalmış hikayeler var. Dilerim sizler de vakit ayırıp gidebilirsiniz.
Gözüme çarpıp defterime not ettiğim diğer mekanlar;
Yeme – İçme
- Popstel Vintage&Old Book Store
- Balat Kapı
- Sevda Gazozcusu
- Forno
- Başdoğanlar Şarküteri
- Naftalin Kafe
- Cute cups cafe (perispri cafe’nin hemen karşısında)
- Coffee Mare Mosso
- Veganarsist ( Denk gelirseniz sevimli köpekleri Kaju’yla da tanışabilirsiniz)
- Sago Balat Ice cream
- Agora 1890 meyhane (meşhur Agora meyhanesi)
- Pianto Cafe
- Pops Balat
- Sahan ev yemekleri
- Hüseyin’in yeri (meyhane)
- Barba Vasilis (meyhane)
- Müstesna bi’mekan
Tarih – Kültür Mekanları
- Tekfur Sarayı
- İvez Efendi Camii
- Anemas Zindanları
- Mihrimah Sultan Camii
- Kırmızı kilise /Fener rum kilisesi
Konaklama Alternatifleri
- Balat Residence
- Hotel Troya